[2005] ALİYE AK’A BİRİKMİŞ GÖNÜL BORCUYLA GÜLE GÜLE…

Gökyüzüne Yazılmıs bir Mektup:
ALİYE AK’A (Aydagül) BİRİKMİŞ GÖNÜL BORCUYLA GÜLE GÜLE…

Bircan ÜNVER

Çok sevgili Aliye Hanım’cığım,

[Isikbinyili.Org Arşivinden, 09-13-2005] Bugün aramızdan ayrılmış olduğunuz haberini, NYCTürk”ün duyurusundan okuduğumdan beri gözyaşlarımı tutamıyorum ve bu satırları size gözyaşları içinde yazıyorum…

Ithaf: Aliye Ak Aydagül, "Voice of Anatolia" #QPTV, (1936 - 2004) Ithaf

Aliye Ak Aydagül fotoğraflarından kolaj: Bircan Ünver (2022)
“A Turkish Experience in America” vidyo profilinden

 

[IşıkBinyılı.Org] Los Angeles’ta 1989’da, tanıştığım yiğeniniz Lerzan’a, “ben buraya TV prodüksiyonu öğrenmek için geldim ve bir okul araştırıyorum,” dediğimde, sizden ve QPTV’de, Voice of Anatolia adlı programınızdan bahsetmişti.

O günkü L.A.’de yaşadığım koşullarda, NY’a gelir gelmez sizi aramış ve 1990’un yaz’ında QPTV’de sizi ziyaret etmiştim. Artık kararımı vermiştim. Kesinlikle NY’a taşınacaktım. Takipeden iki ay içinde de NY’a taşınmış ve hemen sizinle de yeniden iletişime geçmiştim. Benim, QPTV maceram, sizin sayenizde başlamıştı. Özellikle, QPTV’deki “training” kursları için sıramın gelmesini beklediğim 1.5 yılda da, zaman zaman sizin programlarda gönüllü olarak çalışmıştım. Bu programlardan bazıları, Balkan Naci İslimyeli, Mustafa Pilevneli, Bedri Baykam idi.

* * *

Sizinle son iki yıldır konuştuğumuz kapsamlı video röportajını bir türlü gerçekleştirememiş olmanın derin hüzün ve acısını, şimdi bir kez daha hissettim. Sizin 15 Haziran tarihinde geçirdiğiniz seri ameliyatlardan sonra, bir daha kendinizi toparlayamadığınızı ve hasta olduğunuzu da ancak, sizi “Arif Mardin” etkinliğimize davet ettiğimde, telefonda aradığımda öğrenmiştim. Bunun neticesinde, Eylül sonu, sizi ziyaret etmiştim ama sizi mutlaka yeniden ziyaret etmeyi ve onurunuza bir gece düzenlemeyi de o günden beri düşünüp duruyordum.

* * *

4 Kasım akşamı, Queens Public TV’nin beş yıl aradan sonra 4.cüsünü düzenlediği ve 400 yapımcının içinde, Türk olarak, özellikle Clifford Jacobs‘un sizin QPTV’ye olan değerli katkılarınıza değindiği konuşmasıyla adınızın geçmesinin ötesinde, beni QPTV’yle tanıştıran ve kazandıran şahsıma o akşam verilen iki birincilik ödülü dışında, bugün hala ne yazık ki Türk toplumu içinde ne Türkçe ne de İngilizce, şahsımın dışında hiç bir televizyon yapımcının olmamasına ayrıca çok üzülmüştüm. Oysa, siz ne kadar çok emek, zaman sarfederek, yıllarınızı vermiş ve 15 yılı aşkın bir sürenin sonunda, finansal desteklerin yoksunluğuyla ve üzerinize uzun yıllardır çöken aile içi karabasanların sonunda, o her koşulda gülen gözlerinin ve ince duyarlılığınız, zarif yapınızı, kansere davet etmişti! Sizi son ziyaretime kadar kanser türünüzü bile soramamıştım! Son ziyaretimde, 8 kaburga kemiğinizin ve akciğerinizin alındığını ve sırtınızda bir boşluk oluştuğunu, her gün sabah ve akşam iki hemşire gelerek, sizi pansuman ettiğini anlatmıştınız. Zaten aynı nedenle, sizi ziyaretim de hemşirelerin olmadığı bir saate gelmesini amaçladığımız için, ilk konuştuğumuzdan iki hafta sonra ancak\r\ngerçekleştirebilmiştik. Kendinizi iyi hissetmiyor ve çok yakın bulmadığınız hiç kimsenin de ziyaretini kabul etmek istemiyordunuz! O gün, bardaktan boşanırcasına çok yağışlı bir gündü! Hatta, sizinle ilk defa uzun sohbetten sonra, eve dönmek için ‘subway‘e bindiğimde, o gece yağmurun E ve F hattının istasyonlarını doldurması nedeniyle, İstanbul’u aratmayan bir sonuçla, taksi de bulamayınca, üst geçitten giden 7 treniyle geceyarısına yakın bir saat Manhattan’da bir arkadaşıma gidip, onda kalmıştım. Islanmayayım diye de bana kendi yağmurluğunuzu o akşam vermiş ve QPTV’ye geldiğinde, tekrar uğrar ve getirirsin, demiştiniz! O akşam ödünç verdiğiniz yağmurluğunuz da hala bende…

* * *

Sizinle aradan bir kaç yıl sonra –benim Türkiye’ye dönüş ve NY’a yeniden dönüş’ten sonra–, zaman zaman QPTV’de karşılaştığımızda, ilk şaşkınlığım, bembeyaz saçlarınızla meleksi yüzünüzdeki gülümseyiniz olmuştu. Kemoterapi tedavileri sonucu dökülen saçlarınızın yerine çok daha gür yeni ve bembeyaz saçlarınız gelmişti ve bu size çok yakışmıştı! Beni şaşırtan, bunca acıya karşın, o meleksi gülümseyişinizi ve heyecanınızı hiç kaybetmemiş olmanızdı! Hatta, özellikle 60 yaşınızı aşkın 3 çocuğunuzun babası olan eşinizden ayrıldıktan sonra, başladığınız, “aile terapi” konusunda ki kolej eğitiminizle size hayranlığım artmıştı. Özellikle 4 Haziran 2004’de, özel ödül töreniyle alacağınız diploma törenini de videoya kaydetmek üzere konuşmuştuk. O dönem, 24 saat içinde devreye giren ATAA ile Ankara-İstanbul-Bakü gezisiyle de, bunu da gerçekleştirememiştim.

* * *

QPTV’den özellikle Fran Tobias, Clifford Jacobs, Bob Strahle, Madeline Johnson oraya montaj için her gittiğimde, sağlınızın iyi olmadığını, sizi ziyaret edip edip etmediğimi soruyordu! Artık, siz ve QPTV benim buradaki manevi bir ailem olmuştunuz! QPTV’nin tüm kadrosu benden bir sinyal bekliyordu sizin onurunuza bir gece düzenlemem için! Fran her konuştuğumuzda, “Ms. Ak is my hero!” diyordu. Sizin uzun yıllar içinde geçirdiğıiz tüm güçlüklere karşın, hatta boşandığınız ve sizden önce hayattan ayrılan eşinizin, evliyken size imzalattığı borç senetlerinin gelen çok yüksek bir faturasına, bedeniniz tümden isyan etmiş olmalı ki, tam da iyileştiğiniz, çok sevdiğiniz okuldan mezun olduğunuz ve 70’ye yakın yeni bir mesleği, tıpkı 22 yaşındaki bir genç kız gibi hisseden, heyecanlanan ve kendi içinizde kurduğunuz tüm dayanma gücünüzü tuzla buz ederek, bu kez kanser, başka bir kombinasyonla birlikte, bir defa tedavi edilemeyecek biçimde sizi ele geçirmişti!\r\n\r\nHatta, ameliyat olduğunuza pişmandınız. Çok acı çekiyordunuz! Ne kadar yaşayacaksam yaşardım ama\r\ndaha az acı çekerdim, keşke bu ameliyatı olmasaydım, demiştiniz sizi son ziyaretimde…

Sizinle yapamadığımız ve son iki yıldır konuştuğumuz video röportajının pişmanlığını gidermek kolay olmayacak ama kızınız Aslı ve oğlunuz Osman’la iletişime geçip sizin yaptığınız programlardan, sizin de içinde olduğunuz ve en çok sevdiklerinizden bir programın da montajını yaparak, yayınlamak ve Türk toplumuna mal etmek, artık size gönül borcum! Belki çoğuna tuhaf gelebilir ama ben artık ölüme de inanmıyorum! Ölüm yok dönüşüm var! Siz artık bir başka boyutta, yeryüzü hamallıklarından ve açılarından arınmış olarak bizlere şeffaf ve renkli mor-yeşil ve mavi içinde uçuşan giysiler içinde gökyüzünde uçarak bizleri yukarılardan hayatın içinde hep olduğunuz gibi artık sadece ruhunuzla seyredeceksiniz!

Sizinle ilgili bugüne kadar ihmal edip de yazamadığım bir yazının, siz ayrıldıktan sonrasına gözyaşları içinde yazıyor olmamdan ötürü sizden özür diliyorum…Dilerim sizin aramızdan ayrılmanız, buradaki Türk toplumu içinde yıllardır süren anlamsız ikilikler ve bölünmelere, birleştirici bir rol olacak. Bu fani dünya kimseye kalmadı, kalmayacağını da çoğumuza hatırlatarak, tüm toplum olarak yıllardır süren ve çok gereksiz, görünmeyen ve ardı ardına örülen engel ya da buz duvarlarının hızlıca erimesine, o hep sımsıcak gülümseyen yüreğiniz ve gözlerinizle bizlere yukarıdan hep bir ışık olacaksınız!

Biliyorum gelecekte başka bir boyutta, aynı gezegende, tüm yeryüzü ahmaklıklarından ve angaryalarından arınmış olarak yeniden buluşacağız… Sizin fiziksel olarak bu yeryüzünden ayrıldığınız tarih de; burada ki ve tüm yeryüzündeki Türklere, Tanrısal bir mesaj niteliğinde… 10 KASIM — Atatürk’le, yeryüzünden ayrıldığınız gün ile sizin de ayrılısınızın da aynı gün ve ay olması, başka nasıl açıklanabilir! Siz gerçekte aramızdan ayrılmadınız!

En azından hep benim ve QPTV ailemin ve düşüncelerimin içinde olacaksınız…

Bircan Ünver, 11 Kasım 2004, New York

You may also like...