İKİ ANADOLU KADIN’IN ÖYKÜSÜ
Bir öykü
Yazar: Yakup ALMELEK
Hatice İstanbul’da Kurtuluşta otururdu. 6 katlı bir apartımanda kapıcılık yapardı. Beş senedir aynı binada hizmet veriyordu. Mutlu idi. O apartımanda oturanları seviyordu.
Apartman halkı da ondan hoşnuttu.
Dördüncü sene babasını görmek için köyüne gitti ve köyden şehire bir erkekle döndü. O erkek Hatice ile yaşamını imam nikahı ile birleştirdi. İmam nikahı ile kocaya varmak ona pek ağır gelmedi çünkü Cumhuriyetin ilk yıllarında olağan bir davranıştı bu.. Haticenin babası hem kızını evermiş ve hemde karşılığında 2 öküz ile 2 koyun almıştı. O da bu alışverişten çok memnundu. Damadın kızın babasına verdiği paraya bugün başlık
denmekte.
Haticenin eşi çok çok yakışıklı bir insandı.
Eskiler bilirler Gark Gable adında Amerikalı bir aktör vardı. İşte ona benzerdi. Güzel adamdı ama aksi lanet idi. Kaynatasına verdiği dört baş hayvan yüzünden olabilir Haticeyi sık sık dövmeğe başladı. Hatice bu
dayaklara katlanırdı. Çünkü onun büyüklerinden aldığı terbiye şu idi. Erkek
adam karısını sever de döver de.
Evlendiklerinden beş yıl sonra adam ben köyümü özledim gidip göreceğim dedi.
Hatice’ye sen de benimle gelir misin, teklifinde bulunmadı bile… Şehirler arası otobüs biletini aldı ve çekti gitti. Hatice’nin ben seni özlerim bana mektup yazarsın lafı üzerine de ‘’sen okuma yazma bilmiyorsun,
sana mektup göndermek lüzumsuzdur,” dedi
Hatice’nin büyük hanımın torunları ile aram çok iyidir onlardan birine okuturum diye yanıt vermesi de koca üzerinde pek olumlu bir tesir bırakmadı. Adam gitti, Hatice yalnız kaldı. Kocasının köyüne gitmesinden Hatice memnundu, herkes doğduğu büyüdüğü yeri özler diyordu
Aradan bir ay geçti, iki ay geçti, altı ay, sekiz ay, on ay geçti, gidenden mektup yok, haber de yok. Bir senenin bitmesine bir hafta kala
kendisi geldi. Geldi ancak yalnız değildi.
Yanında 17 yaşında çok güzel bir kız vardı. Kızın ismi Zeynep idi. Şöyle dedi Hatice’ye.
Sen benim bir numaralı kumamsın Zeynep te benim iki numaralı kumamdır. Üçümüz beraber yaşayacağız. Ben bazan seninle bazan da Zeyneple yatacağım. Aranızda iyi geçineceksiniz. Kavga falan ederseniz ikinizi de eşşek sudan gelinceye dek döverim ha.
Bu sözlere Hatice ne desin. Şu sözler çıktı ağzından, “Zeynep 17 yaşında benim kızım sayılır, ben ona çok iyi bakacağım’’ Zeynep ise kocasına ters ters baktı ama ağzından tek kelime dökülmedi.
Üç gün geçti, akşamına Koca Hatice’ye ben Zeyneple bu akşam sevişeceğim Sen bizi seyir edersin dedi, Hatice sen Zeyneple ne istersen yap ama ben gözlerimi kapatacağım diye itiraz etti. Bunun üzerine adam ayağa kalktı ve Hatice’ye vuracak oldu. Zeynep’in bağırdığını duyuyoruz. ‘”Sakın ona vurma. Bak Haticeye dokunursan şu kasap bıçağını kalbine saplarım ha. Şimdi otur ve beni dinle. Bundan sonra ne bana ne Haticeye dokunmayacaksın. Kadına ihtiyacın varsa ‘’Abanoz’’a git. Parasını biz sana veririz. İkimizden birine elini kaldırırsan ya senin ölümün benim elimden olur ya da benim ölümüm senin elin ile gerçekleşir. Anladın
mı? Hem ben senden çok daha kuvvetliyim. Bak pazılarıma (pazılarını gösterir)… Dün beni dövdün niye buna müsaade ettim? Bak anlatayım. Dün bana vurdun kolumda iki morluk oldu. Elim kana bulaşsın istemem ama olursa olsun derim. Mecbur kalırsam seni öldüreceğim. Öldürdükten sonra polisi arayacağım beni önce karakola sonra da mapushaneye götürecekler. Sonra da yargıcın karşısına çıkaracaklar.
Devlet bana bir avukat bulacak. Gerçekte benim avukata ihtiyacım yok ama olsun. Hakime diyeceğim ki Hakim bey beni dövüyordu, kolumdaki iki morluğu göstereceğim, efendim diyeceğim benim iyi kötü imam nikahlı kocamdı ben kendisini öldürmek istemezdim ama mecbur kaldım,
kendimi korumak için mecbur kaldım. Onun için dün bana vururken avazım çıktığı kadar bağırdım ki komşular duysunlar ve mahkemede şahit olsunlar. Anlamadı isen sana bir daha anlatayım. Bundan sonra
ikimize de dokunmak yok. Kadın istiyorsan git köye üçüncü kumayı eve getir.
Kocası Zeynebi dikkatle dinlemektedir. Bir şey söylemek ister. Sus der Zeynep ‘’Sözümü kesersen ne diyeceğimi bilemem. Sen cahil bir adamsın. İlk okulu bitirdin ben orta üçe kadar geldim. Babaannem okutuyordu beni. Kalpten ne yazık ki ölünce kemikleri kırılası babam beni mektepten
aldı. Sana sattı.’’
Koca Zeynebin belanın belası bir kadın olduğunu anlamıştır. Bir şey söylemek ister.
Zeynep ben sana diyeceğimi dedim şimdi dışarı çıkıp biraz hava alacağim. Hepsi bu kadar der ve Haticeye de bakmaz kocasına da bakmaz ve kapıyı açıp sokağa çıkar..
Temiz hava ona çok iyi gelir ama püfür püfür esen rüzgarda kendini tutamaz ağlamaya başlar. Hem de hıçkıra hıçkıra.
Dışarıda kimse yoktur. Yürür de yürür. Gözlerini kurular. Söylediklerine çok memnundur. Bu adamı, bize el kaldırırsa öbür dünyaya göndereceğim der. Belki de adamın eliyle kendisi tahtalı köye gidecektir. Olsun der kendi kendine ne olursa olsun. Önünde uzunca bir hayat vardır. 17 yaşındadır kocası ise 4o yaşındadır. Adam kalp hastasıdır ama pek de aldırmaz. İnşallah bir an önce ölür der.
Ya o beni uykuda öldürürse diye aklından geçirir ama kaderimde bu varsa bu da vukuu bulur der ve bu düşünceyi aklından ve gönlünden siler.
Bir saat yürüdükten sonra eve varır. Kocası mışıl mışıl uyumaktadır. Kocaya bakar güzel adam der kendi kendine hoş adam çok da yakışıklı ama insan değil diye hayıflanır.
Hatice yanına gelir, ellerini tutar. Onu öper.
Koklar. Çok iyi söyledin der. Çok çok iyi dedin. Ağzına sağlık.
Ertesi sabah uyanırlar . Hiç biri dünkü geceden bahsetmez. Kocada iyiye doğru bir gidiş görülür. Çünkü altı katlı apartımanın merdivenlerini eskiden Hatice silerdi ama sırtım çok ağrıyor diye de şikayet ederdi. O
günden sonra adam Hatice’ye senin sırt ağrıların var. Merdivenleri bana bırak, ben hallederim dedi ve bu işi Haticeden kendi üstüne alır.
Beş sene geçti.
Adam Zeynebe hiç dokunmadı ama Zeynebin olmadığı zamanlarda Hatice ile sevişti. Zeynep haftada üç gün üst kattaki Ayşe Hanımlara temizliğe giderdi. Hatice ile kocası o zaman evde kalırlar ve yatarlardı. Hatice bunu
Zeynepten saklamamış ve anlatmıştı hatta ondan bunun için müsaade istemişti. Zeynep te adamdan hoşlanıyorsun niye olmasın yat onunla diye yanıt vermişti. Doğrusu da buydu zaten Hatice çok yakışıklı kocasına
sırıl sıklam aşıktı.
Bir gün Hem Haticenin ve hem de Zeynebin imam nikahlı eşi bir kalp krizi geçirdi ve Tanrının rahmetine kavuştu. Zeynep buna üzüldü denemez ama Hatice bol bol ağladı.
Benim anneannem Haticenin oturduğu dairenin bir üstündeki dairede kalırdı.
Hatice ile çok iyi arkadaş idiler. Hatice hergün Anneannemi ziyaret eder evi siler süpürür havalandırırdı. Kaç kere anneannem Haticeye bunun için para vermek istedi ancak Hatice reddetti. Para verirsen Büyük Hanım bir daha buraya adım atmam derdi. Hatice Anneannemi bazan anne bazan da Büyük Hanım diye çağırırdı.
Öylesine bir sevgi vardı aralarında. Her şeylerini anlatırlardı biri birlerine.
Bir gün geldi anne annem de kalbine yenik düştü ve uykusunda vefat etti. Hayatını uykularında kaybedenler için çok iyi insanlardı denir. Sanıyorum anneannem bu sözü hak eden bir kişiydi. Bu ölüme Hatice ile Zeynep çok ağladılar.
Anneannemin dördü kız üçü erkek yedi çocuğu vardı. Hafta yedi gündür ya
bunların da her biri sırayla annelerini ziyaret eder beraber yemek yerler ve sonra ayrılır ve evlerine giderlerdi. Çocuklar annelerinin bu ani vefatına çok göz yaşı döktüler ancak ne denir ‘”Tanrıdan rahmet
dilemekten başka”…
Anneannenin ölümü üzerinden 15 gün geçti. Bir gün öğleden sonra anneannenin en büyük oğlu İzak Haticenin oturduğu dairenin zilini çaldı. Hatice karşısında İzak’ ı görünce şaşırdı tabii ama içeriye buyur da
etti. İzak kahve içilirken Hatice’ye şunları söyledi. Annemin son arzusu şudur. Annem sağlığında şunları söyledi ‘’Ben öldükten sonra siz çocuklarım oturduğum şu daireyi satacaksınız ve parayı aranızda bölüşeceksiniz. Benim sizlerden istediğim şudur. Siz yedi kardeşsiniz. Apartıman satılınca aldığınız parayı sekize bölün ve sekizde birini Hatice’ye verin. Bende bunu yaptım diye devam eder İzak, Annem senin banka ismini ve hesap no sunu biliyordu.
Biz daireyi sattık ve aldığımız parayı sekize böldük, al şu banka karnesini. Hatice İzak’ın sözlerini hayretle dinler ve olmaz ki der benim bu parada hiç bir hakkım yok, annen bu parayı çocuklarına bıraktı.
Hayır der İzak sen anneme hem arkadaşlık ettin hem de ona her işde baş yardımcı oldun, bu parayı hem ben hem kardeşlerim sana helal
ediyoruz. Helal hoş olsun. Bir şey daha söylemem lazım diye devam eder İzak. Sen okuma yazma bilmediğin için Bankadaki şube müdürü vasin oldu. Bundan böyle parayı parmak basarak çekeceksin ve müdür her seferinde bana telefonla haber verecek ve ben de hesabı kontrol edeceğim.
Hadi Allahaısmarladık parayı güle güle harca. İzak ayrılırken şunu da der. Ha bak Hatice kardeşlerimin hepsi sana çok selam söylüyor ve arada sırada kahveni içmek için buraya gelecekler.
İzak evden ayrılır. Başından beri bütün konuşmaları dinliyen Zeynep Haticeye sarılır ve kız zengin oldun der büyük bir sevinçle.
O günden 15 gün sonra Zeynep Haticeye şunu der. Hatice ben İstanbul’a geldiğim ilk günden beri köyüme dönmek istiyordum
ama babam yüzünden burada kaldım. Şimdi babam da öldü.. Ben köyüme gideyim, orada tarlamız var, meyve ağaçlarımız var onlarla meşgul olmak istiyorum. Onlardan kazandığım parayla Ankara’ya gideceğim .
Ankara’da bir Mustafa Kemal varmış. En büyük subay o imiş. “Kadın hakları mukaddestir” diyormuş, imam nikahını yürürlükten kaldırmış, bundan böyle her erkeğin tek bir karısı olacakmış. O adamın elini öpecek ve başımın üstüne koyacağım.
Onu görmeyi çok çok arzu ediyorum.
Hatice Zeynebe köye gitmene gerek yok.
Ankara için gidiş dönüş parasını sana ben veririm dedi ama Zeynep bunu kabul edemem diye diretti. Kazandığı parayla yapacaktı bu yolculuğu. Ve Zeynep gitti köyüne.
Hatice bir ay evde yalnız kaldı ama tadı tuzu yoktu tek başına bir ömür sürmenin. Artık anneanne yoktu, öbür komşusu Ayşe hanım da yoktu. Onlarsız burası çok yavan diyordu. O da gitti köyüne. Parasıyla bir ev
aldı orada. Zeyneple de sık sık neredeyse her gün görüşürlerdi.
Başka güzel bir şey daha yaptı Hatice. Okula gitti. Okuma ve yazmayı bilmek için… İnsan derdi her gün yeni bir şey öğrenebilir elli
yaş sonrasında bile…
Yakup Almelek, Mart 2020