BİZİM GEZEGEN
BİZİM GEZEGEN
Yazı ve Fotoğraflar: Demet DEMİRKAYA
“Kızarmış Ayakkabı!”
[IşıkBinyılı.Org] Rahmetli anneannem ‘ayakkabımı kızart bayıla bayıla yer bu Amerikalılar’ diyerek bu ülkenin kendine ait özerk bir mutfak kültürünün olmayışına ve her gıdayı kızartma meraklarına dem vurarak bu ülkede restoran açmalısınız der dururdu.Tek yemek çeşidi yeter onu da kızartın diyerek de eklerdi. O işin finans ve ekonomi tarafına odaklı, bu cümleleriyle aslında bu ülkede kızartma yağının ne kadar çok kullanıldığının da vurgusunu yapardı bilinçsizce.
Dondurmadan bisküvite herşey artık kızartılıyor günümüz çoğu etnik mutfaklarında. Ayakkabıyı duymadım, henüz…
Zira kaynakları bu kadar hızlı tüketiyorken insanoğluna çok da uzak değil bu kızarmış ayakkabı öğünü!
Çorba evi sahibi Amerikalı Richard Varano yıllardır bir yerel çöp firmasına ayda 65 dolar ödüyormuş mutfaklarında kullanılan yağın biriktirildiği yerden alınıp atılmasına. Şimdilerde ise Vegawatt adı verilen bir cihaz mutfağındaki kullanılmış yağı yakıp ısıya dönüştürerek bulaşık makinası ve sıcak suyun gerekli olduğu tüm diğer mutfak araç gereçlerine yolluyor bu yanık yağdan üretilmiş enerjiyi. ‘Hem ayda 65 dolar cebimde kalıyor hem de o 65 dolara yakıt ve enerji tasarrufumun getirisi 500 dolar ekleniyor cebime’, diyor Varano.
Gıda sektöründeki yağın başka başka geri dönüşüm modelleri de var. Mesela fıstık yağından dizel yakıt elde edilmiş yıllar önce. Restoranlarda kullanılarak atılan bitki yağlarının büyük bir katkısı var enerji kaynak ve tasarrufuna.
Dünya kaynakları tükeniyor. Çünkü dünya nüfusu hızla artıyorken doğal kaynaklar bu artışa aynı oranda karşılık veremiyor.
Hatta dünya üzerindeki yenilenebilir kaynak ihtiyacına karşılık, insanların bu kaynaklara yönelik talebini araştıran Küresel Ayak İzi Ağı’nın (Global Footprint Network) verileri, dünyamızın içinde bulunduğu durumun kritik olduğunu belirtiyor.
Her ülkenin kaynak kullanım hızı farklı. Ama gezegenimiz genelinde hızlı bir kaynak tüketimi var ve kaynakları sınırsız bir şekilde tüketmenin getirisi tüm dünyada ormanlar yok oluyor, hayvanların soyu tükeniyor, tatlı su sıkıntısı doğuyor, biyoçeşitlilik yitiriliyor.
Aynı zamanda atmosferde artan karbondioksitin tetiklediği iklim değişikliği sonucunda ciddi kuraklıklar, felaket düzeyinde orman yangınları ve kasırgalar insanlık için ciddi tehditler oluşturuyor.
İklim değişikliği, yaşanan orman yangınları, zamansız ve dengesiz yağışlar, aşırı sıcaklar, kuraklık ve seller gibi örnekler gezegenimizde doğal kaynak bütçelerini aşmamızdan kaynaklanıyor.
Biyolojik çeşitliliği tehdit eden beşeri faaliyetleri kısıtlamak, sürdürülebilir üretimi arttırmak ve doğal hayatı koruma çalışmalarını teşvik etmek için Birleşmiş Milletler (BM), her yıl 22 Mayıs’ta “Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü” kutluyor. Bununla tüm dünya ülkelerinin dikkatini çekerek farkındalık yaratmayı hedefliyor.
BM, biyoçeşitliliği “genetik, tür ve ekosistem seviyelerindeki yaşam çeşitliliği” olarak tanımlıyor. Bir bölgedeki bitki ve hayvan türlerinin ve çeşitlerinin sayıca zenginliğine biyolojik çeşitlilik diyebiliriz yani.
Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından “Gıda ve Tarım için Dünya Biyoçeşitliliğinin Durumu” raporunda, toprak verimliliği ve su kalitesini arttıran, oksijen salınımı, tozlaşma ve haşerelerle mücadeleyi destekleyen birçok türün neslinin hızla yok olduğu ifade ediliyor.
Biyoçeşitlilik kaybına en çok tarım ve hayvancılık faaliyetleri neden oluyor .
Tarla ekmek için orman arazilerinin kesilmesi, artan kereste ihtiyacı nedeniyle ormanların hızla yok edilmesi, fabrika bacalarına filtre takılmaması, fazla ürün elde etmek için tarımda aşırı gübreleme ve ilaçlama yapılması, fabrika atıklarının arıtılmadan suya ya da toprağa verilerek su ve toprağı kirletmesi vs gibi etkenler sebep oluyor bu kayıba.
Balıkçılık kaynaklarının yarısından fazlasında sürdürülebilir sınıra ulaşıldığı, üçte birinde ise aşırı avlanmadan kaynaklanan tahribat gözlemlendiği kaydediliyor. Ve bu veriler gün geçtikçe eskiyor çünkü oranlar artıyor.
Dünyadaki 8 milyon hayvan ve bitki türünün 1 milyonunun neslinin tükenme tehdidiyle karşı karşıya bulunduğu Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Konulu Hükümetler Arası Bilim-Politika Platformunun (IPBES) 2019’da yayımladığı Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Küresel Değerlendirme Raporunda yer alıyor.
Oysa gerek bitkiler gerekse hayvanlar doğanın dengesini oluşturuyor. Bitkiler havayı temizleyip erozyonu önlüyor toprağa organik madde kazandırıp toprak yorgunluğunu gideriyor. Diğer canlılara barınma ve beslenme ortamı sağlayarak ekosisteme devamlılık kazandırıyorlar. Birçok böcek bitkilerin tozlaşmasını toprağa karışıp bitki yaşamının ve çeşitliliğinin sürmesini ve bu sayede ekosistemin sürekliliğini sağlıyor.
Bazı hayvanlar tarımda zararlı türlerin üzerinde beslenerek bu türlerin savaşımında kullanılmakta. Gıda kaynağı olarak, taşımacılıkta, giyimde ve hatta tıpta kobay amaçlı kullanılmaları da söz konusu olan hayvanlar da diğer tüm canlılar gibi elzem gezegenimizin sağlıklı var olabilmesi için.
İnsana düşen görev ise belki hepsinden de büyük. Bu sistemin sağlıklı işleyebilmesi için önce doğayı anlamak her bir canlının varlığının önemini kavrayıp onları korumak ve kollamak ,kurumsal ve bireysel olarak bizlere çok görev düştüğünün farkında olmak gerekiyor.
Dünya yardım istiyor çünkü, SOS’ ler veriyor her gün. Kimi bir sel felaketi kimi zamanında söndürülemeyen bir yangın vs gibi durmadan bizlere kendini ve ihtiyaçlarını hatırlatıyor. Bizlere düşen de farkındalık ve eylem.
Örneğin Amerika’nın Florida eyaletinde bu sene yağmurların az olması büyük fırtına ve kasırga habercisi olarak değerlendiriliyor. Daha önce yaşanmış böylesi kurak sezonun getirisi kasırgaların yıkıp geçtiği yerle bir ettiği kasabalar şehirler sayısız. Eyalet çapında su kullanımında regülasyonlara gidilmesi planlanıyor şimdilerde.
Hızla yapılanma neticesinde azalan ormanların heyelanlara çamur erozyonlarına sebep verdiği Kaliforniya eyaletinde ise güçlü köklü bitkiler ekiliyor eyaletteki resmi ve özel konut bahçelerine.
New York’ta plastik poşet tercih ediyorsanız artık 10 cent ödüyorsunuz. Çoğunda plastik poşet opsiyonu da yok artık.Geri dönüşümlü kağıt poşetler var.
Teksas eyaletinde ise yaklaşık 1 milyon dönüm arazi koruma altına alınmış .Bu müthiş bir rakam. İnsanların duyarlılığı kadar çevre bilincine de dikkat çekiyor bu rakamlar. Devlet ile halkın beraber çalışması sonucunda ulaşılan bu rakam toprağının %95 i özel mülk olan bir eyalette doğa için gerçekten çok umut verici.
Ülkemizde Antalya Akyatan kumsalında yaşayan ve soyu tükenmekte olan yeşil kaplumbağaların son 20 yıldır yapılan koruma çalışmaları sonucunda çoğalmakta oldukları saptanmış.
Avustralya’da ise toprağı kazarak dökülen yaprakların çürüme sürecini hızlandıran ve yaş yaprakların yangınları körüklemesine engel olan ülkenin en nadir keseli hayvanlarından kanguru sıçanının neslinin koruma çalışmalarıyla güvenceye alındığını okumuştum geçenlerde.
Yeni ziyaret ettiğim Yeni Zelanda çevre ve doğa bilincini çok küçük yaşlarda öğretiyor yeni nesiline. Herkes kendi cam veya termos şişesini taşıyor yanında üzerlerinde adları yazan.
Ülkenin çıkardığı plastik çöp dünyadaki sayılı az plastik çöp üreten ülkelerinden biri yapmış onları. Sokakta denizde göllerde çöp yok! Ağaca dokunmak bitkileri bırakın kopartmayı ellemek yasak.
Gezegenimizde misafir olduğumuzun bilinciyle ev sahipliği yaptığı hayatlarımız için ona teşekkür ediyoruz.
Dünya’nın ‘koru beni‘ çağrısına cevap veren, işin ciddiyetine vakıf ve bu konuda gerekli önlemleri almak için girişimlerde bulunan kurumlar, devlet ve toplumlardan bazıları saydıklarım.
The Light Millennium ((dileyenin içerik olarak katkıda bulunabileceği sanal bir platform olarak İnternet üzerinden Ocak 2000’de çok katılımlı olarak yayınlarını New York merkezli başlattı) ve İstanbul merkezli kardeş kuruluş olan Işık Binyılı kuruluşumuzda da bizler kendimize düşen görevi yapmak için BM’nin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri kapsamında konferanslar, paneller, toplantılar ve projeler ile yaşadığımız gezegene sahip çıkmak istiyoruz. Kuruluş amaçlarımızdan biri de olan doğa ve çevre bilinci ve sürdürülebilirlilik konusunda farkındalık yaratmak ve resmi olmayan eğitim (bir okul statüsünde olmayan) maksatlı projelere de içerik olarak destek vererek kamuoyunda duyarlılığı sağlamaya çalışıyoruz. Non-profit yani kâr amacı gütmeyen ve tamamen gönüllü desteğiyle 24 senedir ayakta duran organizasyonumuzda, biz de gezegenimizde misafir olduğumuzun bilinciyle ev sahipliği yaptığı hayatlarımız için ona teşekkür ediyoruz.
Hepimiz bireysel anlamda çok şey yapabileceğimizin farkında olsak bu hızlı tüketimi yavaşlatabiliriz. Varano gibi hem kafamızı hem de yüreğimizi kullanırsak çözümler üreterek gezegenimize daha iyi davranırız.
İnsanlığın çevre üzerindeki karbon ayak izi %50 azaltıldığı, gıda israfı %50 azaltıldığı, nüfus control ve planlaması yapıldığı ve çevre bilinci çalışmalarına hız verildiği takdirde gezegenimize kendini toparlaması ve yeni kaynakların yetişmesi için zaman yaratılabilir.
Bir gün rahmetli anneannemin öngördüğü kızarmış ayakkabı menüsünden bağcıklı bağcıksız topuklu topuksuz opsiyonlu yemeklerden yemek zorunda kalmayacağımız günler için de bugünden önlem almış olmaz mıyız?